ÇOKLU BARO HAKKINDA BASIN AÇIKLAMASI
Çoklu Baroların kurulması ve Baroların seçim usullerinin değiştirilmesi konularında Avukatlık Kanunu ‘nda değişiklikler yapılması kamuoyunun malumudur. Konuya ilişkin hazırlanan taslak metin geçtiğimiz günlerde TBMM Adalet komisyonuna sunulmuş ve maalesef, konu hakkındaki kaygılarımız hiç göz önüne alınmadan, hiçbir değişikliğe uğramadan, TBMM Genel Kurulunda görüşülmek üzere Adalet Komisyonu’ndan geçmiştir. Bu konuda Mayıs ayının başından beri gerek Yozgat Baro Başkanlığı olarak, gerekse TBB ve 80 baronun mutabakatıyla yayınlanan açıklamalarımızda defaatle; bunun sakıncalarından bahsettik, izah etmeye çalıştık.
Dünyada ve ülkemizde görülen Pandemi süreci nedeniyle, konunun sırf çoklu baro yada seçim sistemi olmaması gerektiği, bugün asıl meselemizin, ülkemizin ve mesleğimizin içinde bulunduğu ekonomik ve sosyal sorunların çözümü için çaba sarf etmek olduğu, bu nedenle Avukatlık Kanunu’ndaki bu değişiklik girişimlerini doğru bulmadığımızı ve bu girişimlerin durdurularak, geri çekilmesini talep etmiş, avukatlarımızın, barolarımızın ihtiyacı ve beklentisini karşılayacak, yine yargısal faaliyetlerdeki mesleki sorunların çözümüne odaklı bir çalışma olması gereğini, kanunun hazırlanması aşamasında asıl muhatabın Barolar ve TBB olması gerektiğini vurgulamış, birlikte müzakere etmemiz gerektiğini dile getirmiş, tüm bu hususları kamuoyuyla paylaşmıştık. Çoklu baroya ilişkin öngördüğümüz bu tehlikeleri yazılı ve şifahi olarak tüm ilgililere izah etmeye çalıştık.
Bu gün bir kez daha dile getiriyoruz, bir kez daha sesleniyoruz. Baroların parçalanması, birden fazla baro oluşturulması, buna bağlı olarak ilerleyen süreç içerisinde, Türkiye Barolar Birliğinin parçalanması, baroya kayıt zorunluluğunun bertaraf edilmesi, avukatlık şirketleri vasıtasıyla şubeleşmenin getirilmesi, yurtdışı kaynaklı avukatlık ofislerinin Türkiye de faaliyet gösterebilmesinin önünün açılması gibi telafi edilemeyecek tehlikeleri beraberinde getirebilecektir. Ayrıca, meslektaşlar arasındaki birlik, beraberlik, dayanışma ortadan kalkacak, ister istemez çok sert bir ayrışmaya, bölünmeye de zemin hazırlayacaktır.
Yaşanılan pandemi süreci mesleğin sosyal ekonomik olarak ne denli kırılgan bir yapıya sahip olduğunu göstermiştir. Kısa bir süre sonra da adli tatil süreci başlayacaktır. Özellikle genç meslektaşlarımızın ekonomik olarak sıkıntı içinde olduğu, hatta içlerinde bürolarını kapatmayı düşünenlerin bile olduğu bu zaman diliminde, öncelikle mesleğin icrasına ve yargısal faaliyetler esnasında karşılaşılan bu sıkıntıların giderilmesine yönelik daha etkin bir çalışmanın yapılması gerekirken, hukukun üstünlüğünü tesis etmeye gayret eden, hakkın ve hukukun yanında yer alarak görevini ifa eden avukatların, daha bir çok kronikleşmiş sorunlarının biran evvel çözüme kavuşturulması gerekli iken; günümüz şartlarına ve beklentilere cevap veremeyen, bizlerinde değiştirilmesini ve güncellenmesini istediğimiz Avukatlık Kanunu üzerinde ciddi bir çalışma ile yenilenmesi gerekli iken, sadece bölünmeye sebep olacak bu tür çalışmalarla, baroların gücünün kırılması, dile getirdiğimiz ve zaman içerisinde kabul ve telafi edilemez bir çok sorunu ortaya çıkaracaktır. Ümit ediyoruz ki, bu yanlıştan bir an önce dönülür.
Barolar zannedildiği gibi, hiçbir siyasi düşüncenin oyuncağı veya arka bahçesi değildir, olmamalıdır da fakat; siyasetçiler tarafından da devamlı hedef olarak görülmesinden de vazgeçilmesi gerekmektedir. Bizim bir tek siyasetimiz vardır; o da hukuku üstün tutmak, hukuku üstün kılmaktır. Yargıya ve Adalete olan güven endeksinin en yukarılara çıkarılmasıdır. Çoklu baro şeklinde bölünme gerçekleşirse, baroların siyasetinden değil, maalesef siyasetin barolarından bahsedileceğini hep birlikte göreceğiz. Bizler bu vahim durumu, milletimizin, toplumumuzun yaşamasını, görmesini istemiyoruz, çabamız budur.
Hukukun olmazsa olmazı, savunmadır. Savunmanın yegane unsuru olan avukatların bağlı olduğu baroları bölmek, bu kadim ve onurlu mesleğin disiplin ve mesleki değerlerinin deformasyonuna neden olur ve zamanla bunların kontrolünün sağlanamaması sonucunu doğurur.
*Çoklu barolar açılması demek; Hukukun üstünlüğü için mücadele vermesi gereken bir meslek kuruluşu olan baroların, farklı dünya görüşü ve hatta etnik kökene dayalı, kendi ideolojilerine göre oluşmuş baroların kurulması demektir.
*Alternatif baro açılması demek; yargının diğer mensuplarının soruşturma-kovuşturma-yargılama yaparken, iddianame-karar yazarken "ilgili avukatın bağlı olduğu baroya göre tavrını belirledi" şeklinde sürekli olarak bir zan altında kalmasını ortaya çıkaracaktır, bu da yargının kaosa sürüklenmesi demektir. Yargıya güvenin bir şekilde daha da sarsılması demektir. Yargının unsurlarının ve yargısal faaliyetlerin sürekli töhmet altında kalması demektir.
*Çoklu barolar yolu ile Baroların bölünmesini istemek; devletin tekçi (üniter) yapısına darbe vurmak demektir. Hukuk Devletini yok etmek demektir.
*Baroların parçalanması demek, meslektaşlar arasında sert bir ayrışmaya, guruplaşmaya, hizipleşmeye neden olmak demektir.
*Çoklu Baro demek; Türkiye’nin, zamanla yabancı hukuk şirketlerinin açık pazarı haline gelmesi, dolayısıyla mesleğin ve meslektaşın sonunu getirmek demektir.
*Baroların parçalanması demek; uzun yıllara dayalı emek ve tecrübeyle ulaşılan Zorunlu Müdafiilik ve Adli Yardım Hizmetlerinin aksaması, burada da karmaşaya yol açılarak nihayetinde vatandaşın mağdur edilmesi demektir.
Ülkemizin sınırlarını sarmış ateş çemberinden ve kurulan hain planlardan kurtulma yolu, milli birlik ve beraberliğimizin güçlendirilmesi ile mümkündür. Milli birlik, hukukun üstünlüğü paydasında her vatandaşımızın kucaklaşmasıyla sağlanabilir. Hukukun üstünlüğü, bağımsız, tarafsız, güvenilir, adil bir yargı ile hayat bulur. Güvenilir yargının olmazsa olmaz şartı ise, avukatların bağımsızlığıdır. Müvekkil de dahil herkese karşı olması gereken bu bağımsızlık ise, bağımsız ve güçlü baroların varlığına bağlıdır. Parçalanmış barolarda bu bağımsızlığın olamayacağı, muhakkak bir yere aidiyetinin olacağı, şu veya bu şekilde birilerinin barosu olacağı ve birilerinin şucu veya bucu barosuna kayıt olunacağı kaçınılmazdır.
Neticede baroların parçalanması, bağımsız savunma yerine siyasete ya da başka ortaklaşmalara dayalı, tehlikeli oluşumlar yaratacaktır.
Çoklu baro düzenlemesi ile ilgili konuda; mesleğimiz, meslektaşımız, yargımız, adaletimiz, devletimiz, milletimiz ve toplumumuz için telafi edilemeyecek zararlar doğuracağı, ayrışmaya, kutuplaşmaya, bölünmüşlüğe yol açacağı yönündeki kaygılarımızı tekraren ifade ediyoruz. TBMM Genel Kurulu’nda yapılacak görüşmelerde, bu düzenlemeden vazgeçilerek, pandemi sürecinin bitmesi ile birlikte mesleki tüm sorunların çözüme kavuşturulabileceği, barolar dahil tüm hukuk kurumlarının çalışmalara dahil edilerek yasal düzenleme çalışmalarının gerçekleştirilmesi gerekliliğini kamuoyuyla paylaşıyoruz. Saygılarımızla