Bilindiği üzere, Çoklu Baroların kurulması ve Baroların seçim usullerinin değiştirilmesi konularında Avukatlık Kanunu’nda yasal değişiklilerin yapılması hususu bir süredir ülkemiz gündemindedir.
19 Mayıs 2020 ve 1 Haziran 2020 tarihlerinde toplanan Baro Başkanlarımız her iki toplantının sonucunda birer bildiri kaleme alarak kamuoyu ile paylaşmışlardı.
Buna göre, Pandemi sürecinde esas gündemimizin ülkemizin ve mesleğimizin içinde bulunduğu ekonomik ve sosyal sorunların çözümü için çaba sarf etmek olduğu ve bu nedenle Avukatlık Kanunu’nda Barolar ve seçim sistemlerine yönelik değişiklik girişimlerinin doğru bulunmadığı açıkça belirtilmiştir.
Her iki bildirimizde de Avukatlarımızın ve Barolarımızın ihtiyacı ve beklentisini karşılayacak, Avukatlık Kanunu hazırlanması aşamasında asıl muhatabın Barolar ve TBB olması gerektiği de vurgulanmıştı.
Türkiye Barolar Birliği’nin yaptığı çağrı ile 17 Haziran 2020 tarihinde tüm Baroların bir basın açıklaması yaparak düşünce ve kanaatlerini kamuoyu ile paylaşması ve vatandaşlarımızın avukatlık kanunu değişikliği süreci konusunda bilgilendirmesi istenilmiştir.
Bahsi geçen bildirilerin üzerinden geçen süre zarfında ortak çağrımızın dikkate alınmadığı, aksine sürecin devam ettiği görülmektedir.
Sanılanın aksine, yapılmak istenen değişikliklerin Avukatlar veya Barolardan daha çok vatandaşları ilgilendireceği, adliyelerde hak arayan, hakkındaki bir isnattan dolayı yargılanan insanların savunma ve adalete erişim hakkını kısıtlayacağı hatta ortadan kaldıracağı bilinmelidir.
Özellikle ceza adaleti açısından hava ve su gibi öneme haiz, olmazsa olmaz denilebilecek savunma hakkının ancak özgür ve korkusuz Avukatlar eliyle sağlanabileceği, Avukatların özgürlüklerinin garantörünün ise kimseden emir ve talimat almayan; bağımsız, tarafsız, özgür ve güçlü Barolar olduğu açıktır.
Bireylerin hak aramak, hakkını elde etmek, ihlal edilmiş haklarına kavuşmak, ihtilaflarını çözmek için yargıya; yargı içinde sesini duyurabilmek için de Avukata ihtiyacı vardır. Yargının iki unsurunu temsil eden Hakim ve Savcının arkasında büyük bir kamu gücü varken, yargının bir diğer unsurunu temsil eden Avukatın gücü, mensup olduğu barolardan kaynaklanır. Avukat ancak, bağımsız, özgür ve güçlü bir Baroya mensup olmakla kamu gücü karşısında başı dik ve korkusuzca adalet arar ve bireylerin hakkını savunur. Silahların eşitliği denilince tek akla gelen şey Hakim karşısında eşit zamanda konuşma hakkı olmamalıdır. Gerçekten silahların eşitliğinden bahsedilecekse Hakim ve Savcılar ile Avukatların eşit güçlere dayanması elzemdir. Zira cezalandırma ve savunma birbirini dengeleyen iki zıt güçtür.
Barolar; gerek Anayasa’nın 135. Maddesi’nin bahşettiği kamu kurumu niteliklerinden, gerekse kamu otoritesinden bağımsız olmalarından kaynaklı bir güç merkezi durumundadır.
Kamu kurumu niteliğinin en önemli tezahürü ise coğrafi olarak tek bir baronun varlığıdır. Aynı ilde birden fazla baro kurulduğu an, mevcut baroların tamamının kamu kurumu niteliği ortadan kalkacak veya tartışılır hale gelecektir. Bu durum ise mensubu olan Avukatları korumasız ve himayesiz bırakacaktır.
Avukatlara verilen hakların ve ayrıcalıkların neredeyse tamamı avukatların şahsı için değil, temsil ettikleri müvekkillerinin haklarını korumak içindir. Baro aracılığıyla Avukata sunulan himaye de böyledir. Güçlü ve bağımsız bir baronun Avukata sağladığı destek aslında mağdur, mazlum, hakkı elinden alınmış insanları korumak ve kollamak içindir. Avukatı bu güçten bu himayeden mahrum etmek aslında hak arayan ancak bunun için gereken gücü ve cesareti kendinde bulamayan bireyin mahrum edilmesidir.
Biz Barolar ve Baro Başkanları tartışmasız biçimde vatandaşı savunma hakkından mahrum etmemek, bireyin savunma ve adalete erişim hakkının kısıtlanmasına veya ortadan kaldırılmasına mani olmak adına yapılmak istenen değişikliklere karşı çıkıyoruz. Ne mevcut statümüzden şahsi bir menfaatimiz veya beklentimiz vardır, ne de getirilmek istenen düzenlemenin kişisel konforumuza zarar vereceği endişesini taşımaktayız!
Tek endişemiz; vatandaşın adalet arayışında sığındığı tek liman olan baroların fırtınalara açık hale gelecek olması, Avukatların, dolayısıyla savunma gücünün etkinliklerini kaybedecek olmasıdır.
Yola çıkış gayesi bu olsun veya olmasın, Avukatı yargılama faaliyetinin dışında tutabilmek, onu pasif ve uysal hale getirmek, itaatkar olmasını sağlamak sonucunu doğuracağı açıkça anlaşılan çoklu baro girişimlerinin, yargının bizatihi kendisine zarar vereceği, bağımsızlığına gölge düşüreceği aşikardır. Salt bu şekilde yapılacak olan düzenlemelerin, sadece avukatlık mesleğine değil, yargının diğer kurucu unsurlarına, topluma, hak arayış mekanizmasına ve esasen adalete zarar vereceği kaçınılmazdır.
Gelin yargıya güven endeksini hep birlikte yükseltelim, yargının bağımsız ve tarafsız olmasını sağlayalım, bunun yolundaki engelleri birlikte kaldıralım. Kısa bir süre önce açıklanan Yargı Reformu Strateji Belgesindeki hedefleri bir bir gerçekleştirelim ve kendi dinamikleri ile yargı reformu yapabilen bir ülke olarak tarihe geçelim.
Bunun için Avukatlık Kanunu bir bütün olarak, Yargı Reformu Strateji Belgesi’nin hazırlanma sürecinde olduğu gibi herkesin özgürce düşünce ve katkısını koyabildiği bir platform meydana getirerek yapalım.
Baroların ve Barolar Birliğinin düşünce ve katkıları, Türkiye’nin önünü açacak, yargı meşruluk ve adalete güven indeksini yükseltecek, her bir vatandaşımızın içine sinecek ve razı olduğu bir yargı düzeni inşasına yardımcı olacaktır.
Her şeyin konuşulup tartışılması bir zenginliktir ancak neticesinde yanlıştan dönülmesi de bir erdemdir.
Erdemli insanların yücelttiği eksiksiz demokrasi arayışımızda doğruları bulmayı ve yanlışlardan dönülmesini umuyor ve bekliyoruz.
Binbir güçlükle fakültelerinden mezun olmuş, umutla mesleklerini icra etmeyi bekleyen binlerce stajyerimiz, binlerce genç meslektaşımız vardır. Tüm meslektaşlarımız bir çok sosyo- ekonomik sorunla karşı karşıyadır. Yine toplumdaki algının tersine, avukatlık mesleğinin çözüm bekleyen ciddi sorunları mevcuttur. Savunmanın ve yargının güçlendirilmesi adına sorunların bir bütün olarak, kapsamlı şekilde değerlendirilerek, mesleğe, meslektaşlara ve yargıya ilişkin sorunların çözüme kavuşturulabileceği uygun bir zaman ve zemin tesis edilecekken, tüm dünyayı ve ülkemizi etkileyen Pandemi sürecinde, acele ile yapılacak düzenlemelerin sağlıklı sonuç vermeyeceği aşikardır. Konunun doğrudan ilgilisi olan Baroların ve Türkiye Barolar Birliğinin yada ilgili diğer tüm hukuk kurumlarının yasal düzenlemelere ilişkin bu sürecin dışında bırakılarak, taslak yada TBMM ne sunulan teklif haline getirilmesinin uygun olmayacağı, bu şekilde yapılacak yasal düzenlemelerin savunmaya, yargıya, adalete bir fayda sağlamayacağı, aksine ilerde içinden çıkılamayacak sorunlara ve telafi edilemeyecek zararlara sebebiyet vereceği kanaatindeyiz.
19 Mayıs ve 1 Haziran Bildirilerimizde belirttiğimiz üzere yapılması düşünülen değişikliklerin doğru bir zamanda, sağlıklı bir ortamda, yapılacak değişiklik çalışmalarına Baroların dahil edilerek yapılması gerektiği düşüncemizi,
Kamuoyuna saygıyla duyururuz.